Yeryüzünün Elmas Kolyesi El Hamra

Yeryüzünün Elmas Kolyesi El Hamra

Bir önceki yazının (Çağının Ötesindeki Medeniyet: Endülüs) kaldığımız yerinden devam edelim.

…Artık Granada’ya hareket etmenin ve size El Hamra’yı anlatmanın zamanı geldi. Ama anlatırken, şurasında şu salonu var, o salonun özelliği şu, şurasında şöyle bir yer var şeklinde anlatmayacağım. Bu bir gezi rehberi yazısı değil. Bunları zaten yüzlerce blog’ta bulabilirsiniz. Ben biraz da romantik bir şekilde bana hissettirdiklerinden ve buranın atmosferinden bahsetmek istiyorum.

Granadalı ünlü bir İspanyol şair vardır: Federico Garcia Lorca. Yakın arkadaşı Salvador Dali ile İspanya’nın çağdaşlaşması için çok uğraş vermiş. 1936’da İspanya iç savaşında milliyetçiler tarafından öldürülmüş. Lorca, çok sevdiği Granada için “Bir aşığın sevgilisine aşkını yazabileceği en güzel şehirdir Granada” demiş. Lorca, İspanya’nın Katolikler tarafında yeniden fethediliş hareketi olan reconquista’nın, köklü bir medeniyetin yok edilmesine yol açtığını ve çok kültürlülüğü ortadan kaldırdığını ifade eder.

Bir başka İspanyol şair olan Antonio Machado, İspanya iç savaşında henüz 38 yaşındayken kurşuna dizilen Garcia Lorca için yazdığı şiirde şöyle diyor:

Yürürken görüldüler onlar…
Bir mezar yontun bana dostlarım
Ozan için
Taştan ve düşten Elhamra’da,
Suyun ağladığı bir çeşme üstüne,
Sonsuza kadar desin o:
Cinayet Gırnata’da işlendi! Onun Gırnata’sında!

Granada, veya o zamanki adıyla Gırnata şehri, İspanya’nın güneyinde bulunuyor, Müslümanların İspanya’daki son kalesi. Kelime anlamı “nar” demek.  En önemli özelliği El Hamra’ya ev sahipliği yapıyor olması.

El Hamra, İspanyolların verdiği isim ile Alhambra, 1232’de yapılmaya başlanıyor. İsmini Arapça kırmızı anlamına gelen ahmer kelimesinden alıyor. Tasarım mantığı İslam’daki mahremiyet anlayışını ifade ediyor. Dışarıdan sade ve azametli,  içeriden ise zengin ve zarif. El Hamra, adeta, sade bir kutu içindeki mücevher gibi. Dünya üzerinde parlayan elmas bir kolye gibi.

El Hamra Sarayı  tek bir saraydan oluşan bir yapı değil. 140 bin metrekare alanda kurulmuş evler, saraylar, salonlar, havuzlar, bahçeler bütünü. Bir şehir saray örneği.

En önemli özelliği hiç kuşkusuz, dünyada taş oyma işçiliğinin zirvesi olarak kabul edilmesi.

Ve tabi onu bilenler, okuyanlar ve anlayanlar için şöyle bir özelliği de var (ve bu özellikleri onu Alcazar Sarayı’ndan ayırır);  El Hamra’yı sadece muazzam incelikle işlenmiş dantel gibi oyma sanatıyla değil, bahçelerinde akan suları, gün ışığının çeşitli oyunları, içerisinde yaşananların hayali, barındırdığı sırları ve anlatılan hikayeleriyle bir bütün olarak ele almalısınız, işte o zaman sarayda gezerken hissedeceğiniz tat zirveye ulaşır. El Hamra, öksüz ve yetim bir saraydır. Çünkü El Hamra’nın sahipleri, yeryüzünden sonsuza dek silinmişlerdir.

Fotoğraflardaki tavan ve kemer mukarnaslarına dikkat, insanın aklını başından alıyor. Mukarnas: İslam eserlerinde görülen geometrik bir bezeme sanatı. Kâinatın birliğini ve ahengini sembolize eder.

El Hamra’yı anlatmak hiç kolay değil. Özellikle benim gibi aylarca içinizde onu büyütmüşseniz, ona kendinizi hazırlamışsanız.

El Hamra içindeki gezim, rehber ile turun diğer misafirleri bir arada gezerken benimse fotoğraf çekme telaşı ile bir salonda, avluda veya bahçede uzun süre kalıp sonra onları yakalamak için telaşla koşturmak şeklinde geçti. Ve aklım sürekli olarak arkada kaldı. İnsan çıktığı bir odaya tekrar dönmek istiyor, ama maalesef doya doya gezmeye zaman yok. Dönüp tekrar bakmak, içime huzur veren ama aynı zamanda heyecanlandıran o çelişkili duyguyu tekrar tekrar yaşamak istiyorum. Bundan sonraki hayatımın hiçbir anında aklımdan çıkmayacak esrarlı bir hüzün ruhuma tamamen yerleşiyor.

Bu koşuşturma içinde zaman zaman durup kuş cıvıltıları ve su şırıltılarının bir kalkan gibi üzerimi kapattığı bu havada soluklanmak istiyorum. Ama ne fayda, hızla çarpan kalbim buna izin vermiyor. O kadar heyecanlıyım ki, şu duvarın ardında karşıma nasıl bir tablo çıkacak diye meraktan ölüyorum. İçimden bir ses olamaz diyor, bunları insan eli yapmış olamaz.

Sarayda gözünüzü hangi noktaya çevirirseniz çevirin, orada dünyanın ne kadar boş ve geçici olduğunu size acı bir şekilde hatırlatan detaylarla, sözlerle karşılaşırsınız. Elhamra, sessiz bir çığlık gibi.

Eğer yeryüzünde bir cennet varsa, işte burasıdır.

Bütün saraya aşkla işlenmiş olan sanat, size adeta Binbir Gece Masalları’nın burada geçmiş olabileceğini fısıldar. Buraya ait masalsı havayı dünya üzerinde başka bir mekanda bulmak imkansız olmalı. Bu hava, insanın hayalini aşıp aklını uyuşturuyor, zamanın durması için sizi yalvarır hale getiriyor ve hiç uyanmak istemediğiniz bir rüyadaymış gibi adeta bir narkoz etkisi yaratıyor.

İspanya’da elçilik yapmış olan Yahya Kemal, bu sarayla ilk karşılaşma anını şöyle tasvir ediyor: “El Hamra’ya basit bir kapıdan giriliyor. O anda sanki başka bir aleme geçmiş, sanki bir rüyanın ortasına düşmüş gibi gözlerimi kapadım ve açtım. Bu şaşkınlık, daireden daireye geçtikçe arttı. Nazar değmemiş bir beyazlık içinde, nakışın ve oymanın hudutsuz oyunları tavanların derinliklerine kadar her tarafı örtmüş, ama her taraf yine de bembeyaz görünüyor.”

Evet, gerçekten de eşsiz nakış ve taş işleme sanatı, sadece keski ve çekiçle öyle işlenmiş ki, öyle ince ve zarif ki, sanki pencerelerden giren güneş ışıkları bile onlara dokunmaya kıyamıyor ve asırlardır kötü gözlerden korunarak nazar değmeden günümüze ulaştığını hissettiriyor. Burada öyle bir büyülü hava var ki, sanki her köşesine bir perinin sopası değmiş gibi, her bir sütunun üzerinden içinize akan bir şiir gibi, birbirini tamamlayan kafiyeler gibi insanın ruhunu okşuyor.

Sarayın hemen hemen tüm duvarlarında taşa işlenmiş bir söz vardır: La galiba illallah.

Rivayete göre Halife Muhammed Bin Nasr, bir zaferden dönünce halk kendisini ‘el galip, el galip!’ diye karşılayınca o zamanlar inşa ettirmekte olduğu El Hamra’nın duvarlarına bu tılsımlı sözü işletmiştir, Allah’tan Başka Galip Yoktur.

Akşam olmak üzereyken saraydan ayrılma zamanı geldiğinde, gökyüzüne çöken renkler adeta her şeyi daha ruhani hale getiriyor. Suların şırıltıları mermerlerin üzerindeki desenlere karışarak adeta içli bir veda şarkısı mırıldanmaya başlıyor.
 
Dört tarafı duvarlarla çevrili olmasına rağmen, dantel gibi işlenen bu salonların, havuzlarla serinleyen avluların ve yemyeşil bahçelerin içindeyken, sanki sonsuz bir boşluğun ortasındaymış hissi veren, türlü ışık ve ses oyunlarıyla sizi peşinden sürükleyen, kulağınıza hüzünlü bir gitar sesi fısıldayan El Hamra, hayatım boyunca özlediğim ve kavuşmak için can attığım ne kadar güzellik varsa hepsini önüme sermiş gibiydi.

Önce küçük bir su kaynağından çıkarak gittikçe genişleyen, etraftan topladığı kollarıyla büyüdükçe büyüyen bir nehrin, sonunda içinde biriktirdiği her şeyi ile boşalacağı denizi bulması gibi, yıllardır içimizde biriktirdiğimiz günlük dertlerimizin sıkıştırdığı ruhumuzu bedenimizden alıp onu rahatlatan bu şaheser, ömür boyu asla unutamayacağınız bir sevgili gibi insanı kendisine bağlıyor.

Belki de, o sarayda halen yaşayan ruhlardandır, belki de o sarayın gerçek sahiplerinin ruhlarıdır insanı buraya bağlayan şey, belki de yaşadıkları acılardır, belki de meleklerdir her bir sütunun arkasından size gülümseyen bilmiyorum, ama adeta gökyüzünden yeryüzüne indirilmiş bir cennetten ayrılmak insana derin bir hüzün veriyor.

Yine de şükrediyorum. Burayı görebildiğim için, burayı görmek nasip olduğu için, dünya üzerinde böyle uhrevi bir güzelliğin var olduğuna şahit olduğum için, kulaklarımın duyduğu, gözlerimin görebildiği için şükrediyorum.

Yazımızı Müjgan Akyüz’ün şiirinden bir alıntı ile bitireli mi:

“Kanlı toprağınla sen her şeyin başlangıcı,
El Hamra garip kalmış, böyle görmek ne acı.
Hüzün şehrinde saray bir devri barındırır,
Taşıdığı ihtişam gözleri arındırır.
Rüya da olsa ruhum sütunlara sürülsün,
Görmeden ölür isem umuduma bir zulsün.”

Bir gün tekrar görüşmek üzere, elveda El Hamra.

mfa

 

Bonus olarak bir de video hazırladım. Francisco Tarrega’nın Elhamra için yazdığı, Elhamra Hatırası anlamına gelen o muhteşem ve ünlü Recuerdos de la Alhambra isimli klasik gitar parçası eşliğinde Endülüs fotoğraflarını izleyebilirsiniz.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *